Birçok şey arasından bir şeyleri seçmekte zorlanmış biri olarak, geçenlerde fark ettim bunu. Seçimleri yapabilmemin yolu, denizdeki müsilajı sıyırmak gibi, iç sesimden diğer sesleri sıyırmakmış. Bunu anladım işte. Bir köşede — sabahın veya gecenin köründe — bu, bir not defteriyle de olabilir. Veya kendinle konuşarak. Ben de sanki çok gerekli bir baharatmışım gibi her yemekle sofraya konunca, kim olduğumu ve ne yaptığımı unutuyorum. Hüzünlü, sakin kişiliğim saklanıveriyor; lisede yaptığı gibi. Yalandan değil bu kez, ama yolu kaybediyor gibi oluyorum. Korkmuyorum yine de, kızmıyorum da artık kendime. Önüme defterimi alıyorum, zaman kolluyorum. Söylüyorum kendime: Kendi sesini duyana kadar, başkalarının hayatının labirentinden çıkamazsın.
kendi yolunu bulurken