Ana içeriğe atla

tek taraflı sevgiyi bünyenizden atma rehberi* 150222

Öncelikle merhabalarrr !!! 

Bu yazıda yazacağım 6 tavsiye sonunun iyiye gitmediğini anladığınız ama bir türlü kafanızdan atamadığınız sevgilerin etkisini kafanızda nasıl azaltacağınızla ilgili. Tamamen benim fikirlerim. Nasreddin Hocanın fıkrasındaki gibi damdan düşmüş birinin diğerine tecrübesini aktarması gibi bir şey. Başıma gelen türlü zorlukları atlatırken yazdığım şeylerin tamamını denedim. 6 maddede hem kendim için hem de başkaları için toplamak istedim. Tavsiyelerimde tek taraflı sevgileri anlatmaya çalışacağım. Ama bu ilişki sonrası bir ayrılık da olabilir.

Son bir uyarı yapayım, SADECE BENİM FİKİRLERİM, BİLİMSEL BİR ÇALIŞMA YAPMADIM :)

 

Sen değerlisin

Duygularını açıkladığınız kişi sizi düzgünce reddetmiş olabilir veya engelleyerek işleri daha berbat hale getirmiş olabilir :) Fakat reddedilmek sizi tü-kaka yapmıyor. Beni de yapmadı. Daha önce sevildiniz, hayatınızda sevdiğiniz insanlar var. Bu normal bir şey. Reddedilseniz bile hala değerlisiniz. Hala biriciksiniz. Bunu hemen hissetmek zor. Yine de değerli olduğunuza inanmak için kendinizi zorlamalısınız.

Kabullenmek

O kişi bizim değil. Hayatımızın en önemli parçası değil. Öyle gözükse bile değil. Dışarıda bir hayat var. Evet, her şey her zaman iyi olmayacak ama başrolünde bizim olduğumuz bu hayat devam edecek.

Bizim sevgiyle ilgili yanlış anladığımız bir şey var. Eğer birisiyle yürümemişse ya da o kişi bizden hoşlanmadıysa karşı taraftan nefret etme eğilimindeyiz. Karşı tarafı kötüleme ve sevmemiş gibi yapma eğilimindeyiz. Oysa sadece kabul etmemiz gerekiyor. Bu sadece olan bir şey.

Çok üzücü, evet. Kalbimiz kırıldı. Fakat bunu kabul etmek zorundayız.

 

“Ne kaldıysa atacağım, adam gibi ağlayacağım.”

Elinizden geldiğince çok şeyi atmak, ya da ulaşılması zor yerlere kaldırmak iyi bir seçenek. Eski mesajlarınızı konuşmalarınızı mutlaka silmeniz gerekiyor. Size o kişiyi hatırlatacak şarkıları listelerinizden çıkarmalısınız, anılarınızın olduğu şeyleri de unutmamak gerek. Ağlamaktan, güvendiğiniz insana derdinizi anlatmaktan çekinmeyin. Sizi mesaj atmak için gazlayan arkadaşlardan uzak durun. İyi gelen insanlarla olmaya dikkat edin. Süreç sona erdiğinde yanınızda olan o insanlarla ilişkiniz de derinleşmiş olacak.

 

“Just because you clean, dont mean you dont miss it. “

Sevmemişsiniz gibi yapmanıza gerek yok, nefret etmenize gerek yok. Üzülmüyormuşsunuz gibi yapmanıza hiç gerek yok. Zaten birisi eğer üzülmüyormuş gibi yapıyorsa, üzüldüğü şeyin üstesinden gelemez. Bu yüzden, özlemenin doğal olduğunu kendinize anlatmalısınız. Özleyebilirsiniz fakat bu o insanın hayatınızda olması gerektiğini göstermez.

 

“Bize de güler bu hayat nasıl olsa hiç umrumda değil. “

Umutlu olmanız gerek. Eğer bu durumu yeni yaşadıysanız henüz umutlu takılmanın zamanı gelmemiş olabilir. Günün sonunda umut bizi bulacak. Bir şekilde oluyor. Hayatınızda birinin olmasına da gerek yok. Nereden biliyorsun diye sormayın :)

 

Kendimize zaman tanımak

Evet geldik bu klişeye. “Zaman her şeyin ilacı.” Doğru ama eksik. Zamana bırakırsak unutmamız kolaylaşacak, bir şeyler olacak. Yine de çabasız bir şekilde zamana bırakmak doğru ve akıllıca değil. Diziler izleyip kitaplar okuyabilirsiniz. 

Bu yazının spoti listesinin linkini de şu şekilde bırakmak isterim:

https://open.spotify.com/playlist/0qpUWSjIdS0UJkcSbWzg7c

Kendinize ufak kamplar düzenlemek bence önemli. Geçtiğimiz aylarda başka bir amaçla bir kitap kampı yapmıştım. Ama işinize yarayabilir. Eğer ilginizi çekerse diye postun linkini buraya bırakıyorum. https://www.instagram.com/p/CUse8rIKRyS/ 



Sevgiler.

G.

15Şubat2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

örselenmiş şairlerin bölümü*

     Köksüz, hafızası kayıp bir insan oluyorum sık sık. Burada bir blogum olduğunu da unutuyorum. Hatta blog yolculuğuna ilk burada başladığımı falan. Dahası da var. 4.sınıfta arkadaşımla dergi çıkarttığımızı, ilkokulda bile deneme yazdığımı (evet komik biraz), Nurullah Ataç okuduğumu, lise hayatımın şiirden ibaret olduğunu. Piyanoyla ilgili yazdığım şiirle ödül aldığımı...  Sahi geçmişe elimi daldırsam, on beş yaşındaki arkadaşımı görür müyüm?       "Yazdığın boyumuzdan büyük şiirleri hatırlıyorum, özledim seninle konuşmalarımızı. Seni hatırlamadığım çok gün oluyor. Ama doğum gününü her yıl hatırlıyorum. Geçmiş günler benim için üzüntüyle dolu, yine de mutlu anıları ve garip mizah anlayışını aklıma getirebiliyorum"  diyebilir miyim bilmiyorum. Benim gibi tuhaf olan ve bir sürü çocukluk çelişkisiyle dolu arkadaşımı hatırlayabilir miyim? Şimdi konuşmasak ve konuşmayacak olsak bile mutlu anları hatırlayabilir miyim? İçimde bir yerler onları ha...