Ana içeriğe atla

Eco ve Okur türleri/ Hangi Okursun ?

 Post çıkartmak için birkaç gündür bir araştırmaya giriştim. Ama sanıyorum ki bundan önceki onlarcası gibi bu araştırma da instagram için post niteliğinde olmadı. 

Pek düzenli bir yazı olmasa da kayıt altına almak adına burada paylaşabileceğimi düşündüm. Bu blogu yazılarım için alternatif bir kanal olarak kurguladım.

Buyrunuz....



“Kitap okumaya yeni başladım.”

Bir hafta kadar önce, çok verimli geçen bir arkadaş buluşmasında böyle bir cümle kuruyorum. Üzerine inanılmaz düşünülmemiş, dürüst bir cümle benim için. Çünkü belli ki, kitap okumaya son dönemlerde daha bilinçli yaklaşıyorum. Kafamdaki “kitap okuma sekmesini” hiç kapatmıyorum. Araştırıyorum. Fikirlerimi daha düzgün ifade edebilmek için yöntemler geliştirmeye çalışıyorum. Yaptığım okumaları his üzerine değil de daha bilinçli yönlendirmeye çalışıyorum.

Bu da beni daha sistemli düşünmeye hazırlıyor.

Haliyle aklıma şu soruyu düşürüyor.

“Nasıl kitaplar okuyorum ve nasıl kitapları okumalıyım? “

Eco’ya göre “Okur, bir anlatıyı takip ederken metinle öyle ya da böyle işbirliği yapar”. Eco, okuru üç gruba ayırıyor ve iki tür üzerinde ısrarla duruyor. “Eco'ya göre, ilk okur tipi örnek okur, ikincisi ampirik okur, üçüncüsü ise örtük okurdur” Ayrıca Eco, 'örnek okur'u; naif ve eleştirel okur şeklinde ikiye ayırıyor

Ampirik okur, metni alımlarken kendi bilgi, düşünce, deneyim vb. özelliklerinden yararlanan okur türü.

Örnek okursa metni, metnin sunmuş olduğu içerik çerçevesinde okumakta ve yorumlamakta.

Daha da derine inelim öyleyse.

Ampirik okur, metnin sunmuş olduğu bilgiden ziyade,kendi deneyimleriyle, bilgileriyle, metnin gerçekliğini sorgulamaya, gerçekliği satır aralarında bulmaya çalışır. Bu okur türü, metne faydacı bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Hatta Eco'ya göre ampirik okur, bir metnin olası bütün doğru yorumlarına ulaşabilmek için, kendisini bazen bir örnek okur olarak görmesi de gerekmektedir

Ampirik okur, metnin sunmuş olduğu bilgiden ziyade,kendi deneyimleriyle, bilgileriyle, metnin gerçekliğini sorgulamaya,gerçekliği satır aralarında bulmaya çalışır. Bu okur türü, metne faydacı bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır. 

Eco, 'örnek okur' üzerinde ısrarla durmakta ve her metnin bu okur türünü oluşturmaya çalıştığını vurgulamaktadır. Eco, her metnin daima 'bir ikili örnek okur' yaratmayı amaçladığını dile getirmektedir. Bunlardan ilki naif okuma (naive reader), ikincisi ise eleştirel okumadır (critical reader). Bu iki okur türünün ilkine 'naive', diğerine ise 'smart' okuma denilebilir.

İlk aşama olan naif okumada, okur çalışmayı anlam mekanizması şeklinde kullanmaktadır. Burada, yazarın stratejisi kurbanı olan okur, metnin devamı boyunca kendisini yavaş yavaş yazarın beklentilerine ve sağduyusuna teslim etmektedir.

İkinci düzey okur (eleştirel okur) ise 'dizinin diziselliğini (süreğen metnin devamlılığını)' beğenmektedir. Fakat eleştirel okur, metni okurken 'aynı şeyler' için sıklıkla bir geri dönüş gerçekleştirmemekte ama farklı görünüşler yaratmak amacıyla hikâyeyi sürekli bir biçimde dönüşüme uğratmaya çalışmaktadır.

Yani örnek okur olma aşamasının;

İlk okuma düzeyinde (naif okuma) amaçlanan, metnin anlamsal bağlamda ne söylediğini anlamak (metnin genel ve sonlu hikayesini anlamak) iken 

İkinci düzeyinde (eleştirel okuma) ise metnin söyleme yöntemini/izleğini değerlendirmek/değerini biçmektir.



Uzun Lafın Kısası;

Kendi açımdan bir örnek okur olmayı amaçladığımı belirtebilirim. Ancak bu işi ampirik okurlukla harmanlıyorum ve bir nebze pragmatiğim. Yazarları severiz sanatına saygı duyarız okurken zevk alır ufkumuzu genişletiriz de.
eee, 
Kullanılabilir bir bilgi, hayal ettiğim bir his, bir ön tecrübe oluşturmayacaksa bu yazar bende... Eğer araştırma yapmıyorsam bu tür bir kitabı okumayacağımı rahatlıkla söyleyebilirim.
Bir senedir aktif okuyan,
kitap okumaya yeniden başlayan bir adet Gizem'den selamlar.

Yararlanlan Kaynaklar:

MEDYADA GERÇEKLİĞİN İNŞASINDA OKURUN ROLÜ (HÜRRİYET GAZETESİ OKUR YORUMLARI ÜZERİNE BİR ANALİZ) . Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi , 5 (2) , 1-22 . https://dergipark.org.tr/tr/pub/hititsosbil/issue/7713/101000

ÖRNEK OKURDAN YETKİN ÇEVİRMENE: YAZIN ÇEVİRİSİ EĞİTİMİNDE YENİ BİR MODEL

http://dspace.yildiz.edu.tr/xmlui/handle/1/12788

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

örselenmiş şairlerin bölümü*

     Köksüz, hafızası kayıp bir insan oluyorum sık sık. Burada bir blogum olduğunu da unutuyorum. Hatta blog yolculuğuna ilk burada başladığımı falan. Dahası da var. 4.sınıfta arkadaşımla dergi çıkarttığımızı, ilkokulda bile deneme yazdığımı (evet komik biraz), Nurullah Ataç okuduğumu, lise hayatımın şiirden ibaret olduğunu. Piyanoyla ilgili yazdığım şiirle ödül aldığımı...  Sahi geçmişe elimi daldırsam, on beş yaşındaki arkadaşımı görür müyüm?       "Yazdığın boyumuzdan büyük şiirleri hatırlıyorum, özledim seninle konuşmalarımızı. Seni hatırlamadığım çok gün oluyor. Ama doğum gününü her yıl hatırlıyorum. Geçmiş günler benim için üzüntüyle dolu, yine de mutlu anıları ve garip mizah anlayışını aklıma getirebiliyorum"  diyebilir miyim bilmiyorum. Benim gibi tuhaf olan ve bir sürü çocukluk çelişkisiyle dolu arkadaşımı hatırlayabilir miyim? Şimdi konuşmasak ve konuşmayacak olsak bile mutlu anları hatırlayabilir miyim? İçimde bir yerler onları ha...