Ana içeriğe atla

Kitap okumaya yeni başladım !

“Kitap okumaya yeni başladım.”

Bir süre önce, çok verimli geçen bir arkadaş buluşmasında böyle bir cümle kuruyorum. Üzerine inanılmaz düşünülmemiş, dürüst bir cümle benim için. Çünkü belli ki, kitap okumaya son dönemlerde daha bilinçli yaklaşıyorum. Yeniden başlıyorum. Kafamdaki “kitap okuma sekmesini” hiç kapatmıyorum. Araştırıyorum. Fikirlerimi daha düzgün ifade edebilmek için yöntemler geliştirmeye çalışıyorum. Yaptığım okumaları his üzerine değil de daha bilinçli yönlendirmeye çalışıyorum.


Sözün özü, yaklaşık bir senedir kitap okumak konusunda bilinçli şekilde kafa yoruyorum.

Bu da beni daha sistemli düşünmeye hazırlıyor.

İlk etapta ne okusam diye düşünürken biraz zaman kaybettim. Sonradan kısa kitaplara sarılarak kitap okuma hevesimi geri getirdim.

Bu sebeple, okumaya bir senedir eğilen biri olarak, kitap okumaya yeniden başlayanlara okuması keyifli 3 kitap bırakmak istiyorum.

Malumunuz, daldan düşeni daldan düşen anlar.

*Fareler ve İnsanlar,  John Steinbeck 

iki arkadaşın arayışı, amerikan edebiyatı, yalın anlatım

*Yeşil Bambu ve Fantastik Öyküler, Osamu Dazai

japon efsanelerine mizahi ve alaycı bir bakış, japon edebiyatı, yalın anlatım

*Ruhi Mücerret, Murat Menteş

yüz yaşındaki istiklal gazisinin intikam macerası , türk edebiyatı, yalın ve yer yer göndermeler yapan anlatım

Toparlarsak: 

Fareler ve İnsanlar zaten çok önerilen bir kitap. Dili sade, kesinlikle okutuyor.

Yeşil Bambu ve Fantastik Öyküler, Dazai’nin kaleme aldığı farklı Japon efsanelerini içeriyor.

Ruhi Mücerret Murat Menteşin kaleminden çıkan sürekli gülümseyerek okuyacağınız bir kitap.

.

Umuyorum ki bu üç kitaplık başlangıç listesi işinize yarar. 

Herkese iyi okumalar diliyorum, 

Selamlar !

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

örselenmiş şairlerin bölümü*

     Köksüz, hafızası kayıp bir insan oluyorum sık sık. Burada bir blogum olduğunu da unutuyorum. Hatta blog yolculuğuna ilk burada başladığımı falan. Dahası da var. 4.sınıfta arkadaşımla dergi çıkarttığımızı, ilkokulda bile deneme yazdığımı (evet komik biraz), Nurullah Ataç okuduğumu, lise hayatımın şiirden ibaret olduğunu. Piyanoyla ilgili yazdığım şiirle ödül aldığımı...  Sahi geçmişe elimi daldırsam, on beş yaşındaki arkadaşımı görür müyüm?       "Yazdığın boyumuzdan büyük şiirleri hatırlıyorum, özledim seninle konuşmalarımızı. Seni hatırlamadığım çok gün oluyor. Ama doğum gününü her yıl hatırlıyorum. Geçmiş günler benim için üzüntüyle dolu, yine de mutlu anıları ve garip mizah anlayışını aklıma getirebiliyorum"  diyebilir miyim bilmiyorum. Benim gibi tuhaf olan ve bir sürü çocukluk çelişkisiyle dolu arkadaşımı hatırlayabilir miyim? Şimdi konuşmasak ve konuşmayacak olsak bile mutlu anları hatırlayabilir miyim? İçimde bir yerler onları ha...