Ana içeriğe atla

tütün ağacı 1 240722

Harfler parmaklarımın altında kayıyor sanki. Cümleler kayık oluyor harfler kelimelere biniyor. Her birine can suyu verirmiş gibi denizin üzerine koyuyorum. Kulağımdaki piyano sesi ciğerlerime nefes oluyor, gemilerin rüzgarlarını ben üflüyorum. Bu nota hangisi, parça ne zaman biter artık önemli değil. Yıllardır parmaklarından hiç sihir çıkmamış peri uçmayı hatırlıyor.



https://open.spotify.com/track/12lBE14jm9Fa5nlMNyc1JK?si=6f3c90cf73484ad3

En son onunla, yazmayı bıraktığımızdan konuştuk. O zamandan beri öldüğümü sadece birkaç kez hatırlamıştım. Vazgeçer gibiydim, bu cenazenin kalktığını kabul etmiştim. Ufacık göllere gömülen köprülerin götürmediği yollara ettiğim isyan duyulmamıştı. Bunaltıcı düşlerimden uyandığım halime hiç şaşırmamıştım. Yazmayı bırakmıştım. Yazmak ben değildim artık. Çocukluk hevesiydi şair olma hevesiydi, ben olamamıştım. Hikayelerim boğucuydu, kitabım yarım kalmıştı. Kitaplarımın karakterleri kayıplara karışmıştı. Onları tanımıyordum, onlar beni tanımıyordu.

Dahası onunla artık konuşmuyorduk, bu beni üzmüyordu.

Bugün ciğerlerime nefesler doldurarak o ufak hikayeyi yazdığımda alevlenen küçük filiz, sönmeyen ateşin habercisiymiş meğer.

Bu ateş ölmemiş Allah’ım, bu ateşe koşuyor tüm atlarım.


Bu ateş o tütün ağacının altında beni beklemiş. Yazmaya tutulmuş o hoyrat denizci gibi, seferimden döndüğümde ona kollarımı açmamı istemiş. O korktuğum günlerin yağmurlarına şemsiye açmadan yürüyüp hastalandığımda dahi gitmemiş.

Parmaklarımdan ışıklar çıkıyor.

Periler uçmayı hatırlıyor.

Denizciye kocaman sarılıyorum.

Çünkü bu ateş,

beni

terk etmiyor.


24 Temmuz 2022


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

örselenmiş şairlerin bölümü*

     Köksüz, hafızası kayıp bir insan oluyorum sık sık. Burada bir blogum olduğunu da unutuyorum. Hatta blog yolculuğuna ilk burada başladığımı falan. Dahası da var. 4.sınıfta arkadaşımla dergi çıkarttığımızı, ilkokulda bile deneme yazdığımı (evet komik biraz), Nurullah Ataç okuduğumu, lise hayatımın şiirden ibaret olduğunu. Piyanoyla ilgili yazdığım şiirle ödül aldığımı...  Sahi geçmişe elimi daldırsam, on beş yaşındaki arkadaşımı görür müyüm?       "Yazdığın boyumuzdan büyük şiirleri hatırlıyorum, özledim seninle konuşmalarımızı. Seni hatırlamadığım çok gün oluyor. Ama doğum gününü her yıl hatırlıyorum. Geçmiş günler benim için üzüntüyle dolu, yine de mutlu anıları ve garip mizah anlayışını aklıma getirebiliyorum"  diyebilir miyim bilmiyorum. Benim gibi tuhaf olan ve bir sürü çocukluk çelişkisiyle dolu arkadaşımı hatırlayabilir miyim? Şimdi konuşmasak ve konuşmayacak olsak bile mutlu anları hatırlayabilir miyim? İçimde bir yerler onları ha...