Harfler parmaklarımın altında kayıyor sanki. Cümleler kayık oluyor harfler kelimelere biniyor. Her birine can suyu verirmiş gibi denizin üzerine koyuyorum. Kulağımdaki piyano sesi ciğerlerime nefes oluyor, gemilerin rüzgarlarını ben üflüyorum. Bu nota hangisi, parça ne zaman biter artık önemli değil. Yıllardır parmaklarından hiç sihir çıkmamış peri uçmayı hatırlıyor.
https://open.spotify.com/track/12lBE14jm9Fa5nlMNyc1JK?si=6f3c90cf73484ad3 |
En son onunla, yazmayı bıraktığımızdan konuştuk. O zamandan beri öldüğümü sadece birkaç kez hatırlamıştım. Vazgeçer gibiydim, bu cenazenin kalktığını kabul etmiştim. Ufacık göllere gömülen köprülerin götürmediği yollara ettiğim isyan duyulmamıştı. Bunaltıcı düşlerimden uyandığım halime hiç şaşırmamıştım. Yazmayı bırakmıştım. Yazmak ben değildim artık. Çocukluk hevesiydi şair olma hevesiydi, ben olamamıştım. Hikayelerim boğucuydu, kitabım yarım kalmıştı. Kitaplarımın karakterleri kayıplara karışmıştı. Onları tanımıyordum, onlar beni tanımıyordu.
Dahası onunla artık konuşmuyorduk, bu beni üzmüyordu.
Bugün ciğerlerime nefesler doldurarak o ufak hikayeyi yazdığımda alevlenen küçük filiz, sönmeyen ateşin habercisiymiş meğer.
Bu ateş ölmemiş Allah’ım, bu ateşe koşuyor tüm atlarım.
Bu ateş o tütün ağacının altında beni beklemiş. Yazmaya tutulmuş o hoyrat denizci gibi, seferimden döndüğümde ona kollarımı açmamı istemiş. O korktuğum günlerin yağmurlarına şemsiye açmadan yürüyüp hastalandığımda dahi gitmemiş.
Parmaklarımdan ışıklar çıkıyor.
Periler uçmayı hatırlıyor.
Denizciye kocaman sarılıyorum.
Çünkü bu ateş,
beni
terk etmiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder