Ana içeriğe atla

"a note to myself"

 It's happening again, comparing myself to you

You do not need to compare yourself with others. Because this needing of comparing yourself to others comes from the need of controlling other people that you like and being afraid of doing wrong or causing bad views of yourself to appear in your loved ones. 

And if you ask about why you want to control and are afraid of others' thoughts...I can easily answer it as your belief and need to please them. 

Just Breathe.

You do not need and do not have to please anybody other than 'that person'. People can come and go, look at you, maybe stay, maybe run... But you cannot decide who will do which one. You cannot please those who want to go.

Everybody has their mind, their thinking style, their circles, and their mechanisms...As you have yours! 

That person you want to please always should be "yourself" always. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

:(

kimseyle konuşmak istemiyor, saatlerce uyumak istiyordum.  uyuyordum.  sadece uyumak istiyordum.  ben yalnızım diye çığlık atmak istiyordum,  "ben yalnızım !" "yirmi kişinin olduğu o odada da yalnızım" içimin yalnız olduğunu  sevecek kimseye yer kalmadığını bağırmak istiyordum.  çığlıklar dinlemek  kendimi o siyah suda boğmak  yorganın içine gömülerek  yok olmak  istiyordum.