Ana içeriğe atla

a letter to myself: neptune

"Neptune" or "I wanna love you but I don't know how"


 All my kingdoms fell. 

All of the mud, covered my hands 

Got up from my dreams, screaming.

Repeating patterns, my crisis, girl in the mirror.


How a person hates her house, how a person abandons herself. How kingdoms rebuilt, how this mud vanish from my hands, how these screams stop and change themselves into smiles... How patterns change, how crises can be overcome, I don't know.

I don't know. Questions arise like a flock of birds get up, start flying and fill my head. Who would love this broken story of my life, who would wash the past from my hands, who would be the sweetest thought right before I sleep, who would see this crisis that comes from the bottom of the sea... 

I see then, as I always see. Your wings are broken but when you can't fly you ran. When you couldn't run you walked and when you couldn't even do it, you crawled. You created cities, you created bridges, you burned old ones.

I see you.

Still don't know how to love your all flaws, your height, your weird laugh, your changing thoughts, your wasted potential. Still, I open my arms to hug you, knowing and remembering the day you cried while walking that road. 

For this time I let you rest on my shoulders, the girl in the mirror.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

belki de hayat o kadar gizemli değildir

      Hayatım boyunca yaşadığım her şeyin içinde bir anlam aradım. Küçüktüm. Duyduğum seslerin her birini mesaj varsaydım. Tecrübesizdim; kitapları elime aldığımda rastgele bir sayfa açardım. Kim bilir, okuduğum tek bir kelime hayatımı değiştirebilirdi. Böyle inandım hep. Haliyle kayboldum. Sonra da duruldum. Çünkü çok yorulmuştum, her fısıltıya bir kılıf bulmaktan. Her titreşimin ardında bir mana olacağını sanmaktan.Yaza özenmiş bir mart ayının son günü, küçük şehrim beni hafif bir esintiyle karşılıyor. Ben bunları düşünürken kendi kendime, adımlarımı sıklaştırıyorum. Küçük şehrin küçük meydanını geçiyorum. İçimde engel olunamaz bir yazma isteği beliriyor. Kelimelerimin kaybolmasını engellemek bir vazife haline geliyor. İçimde yazmaktan sorumlu bir komutan var. Emirlerini dinliyorum. Sağ tarafımdaki otobüs durağına yaslanıyorum. Durağın yanında öylece dikiliyorum ilk başta. Sonra birisine mesaj yolluyormuş gibi yapıp bu yazıyı harflere geçiriyorum.  İsmim gizem...