Ana içeriğe atla

mektup*öykü-deneme*



"İçimden seninle konuşmayalı ne kadar zaman oldu bilmiyorum. 

Bu sabah birden konuşurken fark ettim.

Kendimi tembihliyordum. Sudan çıkmak için kulaçlar atıyordum. Göldeki o su nasıl döküldü, nehre nasıl dönüştü, en son kalanlar nasıl buharlaşıp gökyüzüne kavuştu ? Belirsiz. Her şey gibi ve kafamda kurduğum şeylerin hepsi gibi. Bu yüzden de o üzüntüyü hissetmek için kendime izin vermedim. En son ne zaman izin verdiğim ise artık koca bir sis.

Çok üzüldüğümde yüksek sesle metal dinlemek iyi geliyor. Senin o zamanlar bahsettiğin gibiyim, saçlarım dökülüyor stresten zayıflıyorum. Ama dışarıdan gülüyorum. Bazen de gülmüyorum, endişe ediyorlar. 

Neşeli biri gülmemeye başladığında endişe edersin.

Kendini izole etmenden nefret ediyordum. Nasılsa uzun süredir alışkanlık haline getirmişim bunu. Her merhaba etimi koparıyor gibi oluyor. Yorgan içinden çıkamadığım bir labirent, uyku galiba onun tek çıkışı. Normal değil midir ? İkimiz de değiştik. Senin deniz sandığın o gölde yüzerken zaman geçti.  Ben de büyüdüm. Öyle büyüdüm ki bir dev oldum. O göle sığamaz olduğumdan çıktım. 

Şimdi de bu dev, oturmuş bir et  yığını gibi. Otururken benimle büyüyen kamburumu dert etmekteyim. Sıkıştım. Gürültü kulaklarımı dolduruyor. Ve o güvenli acıya sığınmaya çalışıyorum. En azından sabah bunu fark ettim. Çünkü bu kambur o zaman da vardı. O zamanlar bir tek senin düşüncene kaçmayı bildiğimden sana doğru koşmayı hatırlıyorum sanırım. Çok da zorlanmadan varabileceğim bir göl orası zaten. 

Koşup kolayca varabilirsin oraya. Birkaç tıkla onun mutlu fotoğraflarını ekrana dökebilirsin. Kalbine siyah bir sisin toplanmasını ve bunun siyah bir su olmasını sağlayabilirsin. Her adımda kendine o yastaki halini hatırlatabilirsin. Her adımda atlattığın o acıya üzülerek, seçemediğin acılara üzülmeni engelleyebilirsin. Böyle bir anma töreni yapabilirsin. Ağlayabilirsin. Günlerce ağlayabilirsin. Birileri yağmur dualarına bile çıkabilir. Ancak bu göl asla bir daha dolmaz. Bu gölün etrafında yeniden dilek balonları uçmaz. 

Kuzgun ve kargaların sesi bir melodi gibi duyulmaz. Duyulamaz.

Seçtiğin acılar, seçmediğin acıların üzüntüsünü söndüremez."  


 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

örselenmiş şairlerin bölümü*

     Köksüz, hafızası kayıp bir insan oluyorum sık sık. Burada bir blogum olduğunu da unutuyorum. Hatta blog yolculuğuna ilk burada başladığımı falan. Dahası da var. 4.sınıfta arkadaşımla dergi çıkarttığımızı, ilkokulda bile deneme yazdığımı (evet komik biraz), Nurullah Ataç okuduğumu, lise hayatımın şiirden ibaret olduğunu. Piyanoyla ilgili yazdığım şiirle ödül aldığımı...  Sahi geçmişe elimi daldırsam, on beş yaşındaki arkadaşımı görür müyüm?       "Yazdığın boyumuzdan büyük şiirleri hatırlıyorum, özledim seninle konuşmalarımızı. Seni hatırlamadığım çok gün oluyor. Ama doğum gününü her yıl hatırlıyorum. Geçmiş günler benim için üzüntüyle dolu, yine de mutlu anıları ve garip mizah anlayışını aklıma getirebiliyorum"  diyebilir miyim bilmiyorum. Benim gibi tuhaf olan ve bir sürü çocukluk çelişkisiyle dolu arkadaşımı hatırlayabilir miyim? Şimdi konuşmasak ve konuşmayacak olsak bile mutlu anları hatırlayabilir miyim? İçimde bir yerler onları ha...