Ana içeriğe atla

gizemce: gizem's log 001 hiçbir şeyi kendinden emin şekilde yapamamak


    Kendi kendime düşünürken çıkarım yapmayı çok seviyorum, bazen bir uzaylı gibi hissettirse de inanılmaz küçük detayları bazen bilmediğimi "yaşama işi" denilen şeye uzak olduğumu düşündürüyor. Birazdan okuyacağınız şeyler belki herkesin de bildiğini varsaydığınız bir şeydir. Belki de öyledir. Ama hayat bir yolculuksa, bir gemi yolculuğuysa bu satırlardaki kaptan benim. Gelin benim çaylakça yazdığım seyir defterime konuk olun.

 Hiçbir şeyi kendinden emin yapamamanın, kaynağı bu olabilir mi? 

    Bir şeyler üzerine yorum yaparken tamamen içimden gelen ve kendi hayat seyrimle eşleşen yorumlar yapmayı seviyorum. Yaşadıklarımdan yola çıkarak öğrendiklerimle birleştirerek konuşturuyorum. Bu şekilde de sanki bir özgünlüğe biricikliğe ulaşmışım gibi geliyor. Geliyormuş. Etrafı toplarken içimden kendime aynı soruyu onuncu kez sorarken fark ettim. Özgün ve biricik yorumların müptelasıymışım. Tabii bu yorumlama biçimi bilimsel konularda işlevsel değilmiş. Tuhaf....bunu yeni fark etmek. Çok fazla kişi başkalarının yorumlarını da dinliyormuş! Ben sürekli kendi yorumlarımı oluşturduğum için bu süreç bana yük oluyormuş. Onu anladım. Her şeyde böyleydi çünkü. Mesela derinleşmeliyim hissi boğuyor hep beni. İlla derinine inmeli, iktisadi yorum yapacaksam mikro iktisata bir iktisatçı haysiyetiyle çalışmalıymışım gibi. Çünkü benim bir şeyler yapmamın kaynağı kendimi özgünlük içinde hissetmek, biraz "snobca" belki... ama öyle, ne yapayım. Bu sebeple de sanırım buna bir el atmak istiyorum. Başkalarının yorumlarını dinleyebilir, bana uygun yorumları bilgileri çıkartabilirim. Bilimsel şeylere yorum yaparken, siyaset teorisi ve felsefesi hakkında konuşurken mesela. Birinin yorumunu alabilirim bazen. Tabii referans manyağı olduğum için illa söylerim kimden aldığımı...ve belki bu da beni kaynak hatırlama endişesine sokar...ama sanırım bu bir sonraki adım... 

Hiçbir şey yapamamanın bin türlü kaynağı olabilir. Ama sanırım benimkilerden biri bu. Herkese iyi yolculuklar... kendinize iyi bakın,,, hoşçakalın 







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Normal İnsanlar Kitap Yorumu

           Taylor Swift’in övdüğü bir yazar Sally Rooney. Her yerde gördüğümüz, çok övülen bir kitap, hatta dizisi de var. Çok büyük bir beklentiyle başladım haliyle… Hazırsanız yazmaya başlıyorum. Kitabın alışılmışın dışında bir yazım tekniği var. Diyaloglar kısa çizgiyle değil cümlelerin içinde verilmiş. İlk başta zor geliyor okuması. Sonra seviyorsunuz. Ben sevdim en azından böyle bir tarzı okumayı. Edebi açıdan belli bir sıkıntı var kitapta. Taylor Swift karakterlerin beyninin içine girmiş gibi hissetmiş. Bense yakın bir arkadaşım tanıdığı insanların hikayesini bana anlatıyormuş gibi geldi. İlgiyle dinledim, ama kapıda kaldım. Sevgileri bana hissiyatı vermedi çünkü kavrayamadım… Açıkçası karakterler anlaşılmıyor ve bu çeviriden de kaynaklanmıyor. Özellikle de Marianne. Bir süre için görece daha yapıcı bir karakter olsa da en çok o kaçtı. Başına bir şey gelince kaçıp kendini ve başkalarını yokluğuyla cezalandıran biri. Hikayenin gidişatı kesik kesik...

inandığım masallar*

   *   Liseye başladığım ilk yılın yazıydı . Bilekleri o ince kırmızı iplerle bağlı iki insanin Ay'a bakarak birbirleriyle konuşmalarının mümkün olduğuyla ilgili bir hikaye yazmıştım. Yazardım çok. Hatırlarsın, onunla da yazmaktan konuşurduk. Heyecanla yazdıklarımızı birbirimize yollardık.  İşte Tuhafcım, birkaç gündür  aklıma düştü o hikayeler. Rüyalarım göğüs kafesimden çıkan ve sırayla sahile gömülen yedi siyah yılana çıktı. Ben de korktum. Akşamları isimlerini bilmediğim umacılar beni kovalıyormuş gibi aceleyle yürümeye başladım. Dolunaya baktım, yağmur yağarken ağladım. İçimdeki cehenneme de yağardı belki, kim bilir. Aynı yazdığım hikayelerdeki kahramanlar gibi, öyle olur sandım.  Ben yazmıştım öyle. Yazmamış mıydım! Ay'a bakardınız ve içinizden birisiyle konuşabilirdiniz . Sözcüklere gerek kalmaz, en iyi cümleler sizin anladığınız şeyin hissini vermezdi. Başka birinin sesini içinizde duymaya başladığınız zaman artık anlardınız. Büyü başlardı. Harfler ...

gizemce: gizem's log 002 hallowed be thy name

       Bugünün seyir notu gpt ile beraber yazdığımız bir öykü. Buraya not almak istedim. Peki niçin böyle bir öykü yazmaya ihtiyaç duydum?  Çünkü bu site bir hypomnata olmayacaksa neden var...yok yok kısa anlatamadım. Lütfen sayfada biraz daha kalın da ben de uzun cevaplayabileyim :)  Bazen bir şarkıyı seviyorum ama ona tam anlamıyla bağlanamıyorum. Melodisi içime işliyor, ritmi beni sürüklüyor, sözleri bir şeyler anlatıyor ama eksik kalan bir parça var. Sanki müziğin içine tam olarak girebilmem için ona bir bağlam, bir sahne, bir hikâye eklemem gerekiyor. Şarkının dünyasına ancak böyle adım atabiliyorum. İşte, bugün Iron Maiden’ın Wasting Love ve Hallowed Be Thy Name şarkıları üzerine böyle bir deney yaptık. Müziği bir anlatıya dönüştürdük, onu kendi kelimelerimizle yeniden kurduk. Öykü, hayatını kaçmakla geçiren birinin değişmeye karar verdiği o ana odaklanıyor. Bağlamı ben ekledim. Oğuz Atay’ın “duvara resim asmak” metaforundan ilhamla, kendi haya...