Diyelim ki yeni bir şey çıktı, yeni bir alan... hemen deneyen biri misiniz, yoksa “Bir bekleyelim bakalım, ne olacak?” diyenlerden mi? Yeni bir hobiye başlamadan önce haftalarca araştırma yapanlardan mı, yoksa “Dur ben bunu bi’ deneyim” diyerek dalanlardan mı?
Eğer ilk gruptaysanız, bir early adopter olarak sınıflanıyorsunuz. Bir teknoloji çıkınca çabuk uyum sağlayan treni erken yakalayan birisiniz... Eğer ikinciyseniz... Durun durun bunlar aslında tam birbirinin karşıtı değil. Ben de ilişkisel bir düşünce serimlemeyi planlıyorum burada. İşin aslı şu ki, bu iki kategori de bir etiket değil, bir strateji, bir alışkanlık, bir değerlendirme biçimi.
Early Adopter olmanın elbette avantajları var. İlk olmanın getirdiği fırsatlardan yararlanırlar ve değişime hızla uyum sağlayarak avantaj kazanırlar. Çoğu zaman çevreleri tarafından farklı görülürler. Hatta tuhaf belki. Youtube'un 2014-2015 zamanlarını düşünün. Duygu Özaslanlar, Orkun Işıtmaklar Enes Baturlar dahası...Veya başka platformlar olsun Vine'da Berkcan Güven, Reynmen filan. Ha tabii erken davranmanın bazı riskleri de var. Hızlı hareket etmek, yanlış kararlar vermeye yol açabilir. Her yeni şeye atlamak, zaman ve enerji kaybına neden olabilir. Bazen bir yeniliğin kalıcı olup olmayacağını anlamadan yatırım yapabilirler, ya da zaman geçtikçe eski videolar içerikler utanç verici hale gelebilir (Metaverse’e büyük yatırımlar yapanları hatırlarsınız)
Bir de late bloomer’lar var. Bunlar, zamanla gelişen, olgunlaşmayı bekleyen kişiler. Hayatlarının ilerleyen dönemlerinde kendini bulan yazarlar, 40’larında kariyer değiştirenler ya da uzun yıllar boyunca sorgulayıp sonunda kendi yolunu bulanlar… Peki, onların avantajları neler? Gözlem yaparak öğrendikleri için hata yapma oranları daha düşük aslında Yavaş ama sağlam adımlarla ilerledikleri için uzun vadede daha istikrarlı olabilirler. Dışarıdan “geç kalmış” gibi görünseler de, aslında doğru zamanı bekleyerek harekete geçtikleri için daha bilinçli hareket ederler. Ancak bazı sağlam handikapları da var. Toplumun “başarı için belirlediği standartlara” uymadıkları için geride kalmış hissedebilirler, yaş olarak mesela. Hızlı değişen bir dünyada sabırlı olmak zor olabilir. Bazen fazla bekleyip fırsatları kaçırabilirler...
Peki, erken davranan mı kazanır, yoksa bekleyen mi? Aslında mesele, neyin peşinde olduğunuza bağlı. Bu da beni çok bilge hissettiren bir cümleye götürüyor...
İngilizce’de güzel bir söz var.
"The early bird gets the worm, but the second mouse gets the cheese."
(Erken kalkan kuş solucanı kapar, ama ikinci fare peyniri alır.)
Yani, bazen erken hareket etmek kazançlı. Erken açmak mesela. Ama bazen de ilk hamle yapan, tuzağa düşerken ikinci gelen asıl ödülü toplar. Önemli olan, sizin hangi hedefin peşinde olduğunuzu anlamanız. Yani kritik yapmak...Hızlı mı olmalısınız, yoksa biraz beklemek mi daha iyi? İşte bu sorunun yanıtı, hayatı çözmenin en büyük parçalarından biri.
Yorumlar
Yorum Gönder